Danzig’de doğdu. Babası bir bankacı, annesi bir yazardı. Arthur Schopenhauer, küçüklüğünden bu yana hem sanata hem de felsefeye merak sarmıştı. 25 yaşındayken ilk eserini yazdı: «Uber die vierfache Wurzel des Satzes vom zureiehenden Grunde» (Aklın Dört Temel Kuralı) adındaki bu eserinde dört bilimin temellerini kurallaştırmaya uğraşıyordu. Ona göre bu dört temel bilim mantık, matematik, fizik ve ahlaktı. Eseri ilgiyle karşılandı.
Gurur ve ihtiras, Schopenhauer’i boyuna bir savaşmaya, didişmeye, çalışmaya sürüklüyordu. Zaman zaman kapıldığı buhranlı ruh halleri, kişiliği üzerinde etkisini göstermeye başlamıştı. Her şeye karşı kuşkuyla, güvensizlikle bakıyor, gerçeği bir türlü bulamıyordu. Hegel, Schelling, Fichte gibi, o da kitleleri peşinden sürüklemek istiyorsa da, bunu başaramıyordu; çünkü, ötekiler düşüncelerini olumlu temeller üzerine kurmuşlardı.
Schopenhauer’in Felsefesi
Schopenhauer 1819’da «Die Welt als Wille und Vorstellung» (İrade ve Fikir Olarak Dünya) adlı eserini yayınladı. Bütün görüşlerini bu en büyük eserinde toplamıştı. Ona göre, dünya, «öznel» (sübjektif) bir kavramdan ibarettir; çünkü, bütün bilgiler bize aldatıcı birtakım duyguların sonucu olarak gelir, biz de, bu bilgilere göre kendi kendimize bir dünya kurarız. «Nesnel» (objektif) olarak bir dünya düşünemeyiz; çünkü dünya zeka tarafından tasarlanmıştır, yaşama gücü sayesinde var olmuştur. Yaşama hırsı, insan iradesi, bütün düşünce düzenini meydana getiren başlıca sebeptir. Yalnız, yaşama hırsının sonu, ortada kendiliğinden bir gerçek olmayışı dolayısı ile ıstıraptan, hüsrandan ibarettir.
Schopenhaucr, Berlin Universitesi’nde fikirlerini yaymaya çalıştı. Sonra, 1831’de Frankfurt’a gitti, ömrünün sonuna kadar orada kaldı. Schopenhauer’in bazı XIX. yüzyıl düşünürleri, sanatçıları üzerinde derin etkileri olmuştur.
Felsefede karamsar görünüşün temsilcisi olarak, Schopenhauer’den sonra, gene Alman düşünürlerinden. Julius Frauenstâdt (1813-1879) gelir.
Arthur Schopenhauer, görünen dünyanın ardında yatan esas gerçekliğin Istenç (irade) olduğunu ileri sürdü. Schopenhauer a göre bu Istenç akılsız, bilinçsiz bir öze sahipti ve kendisini fenomenler dünyasında gösteriyordu. Bütün görünenlerin kaynağıydı. Insan bedeni de onun eseriydi. Aklın denetimde olmayan bu istenç, (külli irade kast ediliyor.) insanları parmağında oynatıyor ve geçici tatminlerle veya ulaşılamayan hayâllerle, insanı hiçbir zaman dışına çıkamayacağı bir bıkkınlık ve acı döngüsüne sokuyordu . O na göre; anlamsız, boş, acı-dolu, kötü bu hayattan kaçınmanın tek yolu vardı; o da istencimizi öldürmek. Bu onu Hinduizm, Budizm gibi dünyevi bir yaşamdan el çekmeyi ve bir keşiş gibi yaşamayı, başkalarına yardım etmeyi, mutluluğumuzu olabildiğince arttırmayı değil, acılarımızı olabildiğince azaltmayı öneren bir yaşam şeklini önermeye yöneltti. Felsefesi, aklın (Rasyonalizm) temele oturtulduğu felsefe tarihinde yeni bir bakış açısı anlamına geliyordu ve Psikoloji, Psikanaliz, Müzik, Edebiyat gibi entelektüel ve sanatsal alanlarda büyük etki gösterdi.
Nietzsche üzerinde büyük etkisi olduğu bilinir. Kendine özgülüğü ve düşünce yapısının çarpıcılığı ile felsefe tarihinde yerini alır. Schopenhauer, tuhaf bir şekilde tedirgin edici bir filozof olarak kendini gösterir. "Istenç ve tasarım olarak dünya" ve "Aşkın metafiziği" gibi yapıtlarıyla tanınır.
Felsefesinin ilkesel bir kavramı irade kavramıdır. Dünyanın özü ve gerçekliği irade iken, fenomenlerden oluşan dünya, tasarımdan başka bir şey değildir. Irade, Schopenhauer felsefesinde kendini bir zorunluluk olarak gösterir, ki onun düşüncesindeki kötümserliğin ve karamsarlığın kaynağı da esas olarak budur. Insan, tamamen kurtulamayacak olsa da istencin/iradenin emrine boyun eğerek acı ve kederden kısmen kurtulabilir. Bu noktada Schopenhauer ın düşüncelerinin belirli ölçüde, kaderciliğin ağır bastığı Doğu felsefelerine yakınlaştığı söylenebilir. Schopenhauer a göre; birbirlerini en çok teshir edenler (büyüleyenler) birbirlerini en çok itmam edenler (tamamlayanlar) dır.
"Birbirlerini en çok teşhir edenler, birbirlerini en çok tamamlayanlardır."
"Tüm istekler ihtiyaçtan, dolayısıyla yoksunluktan, dolayısıyla ızdıraptan doğar."
"Her çocuk bir bakıma bir dahi ve her dahi bir bakıma bir çocuktur."
"Tüm sınırlamalar kişiyi mutlu kılar. Görme, etki ve temas alanımız ne denli dar ise o denli mutlu oluruz; ne denli geniş ise o denli sıklıkta kendimizi azap içinde ya da ürkütülmüş duyumsarız. Çünkü bu alanla birlikte kaygılar, istekler, ürkünç şeyler de çoğalır ve büyür."
"Dünyanın özü kötüdür. Yapılması gereken en iyi şey yaşam istencini reddetmektir."
"Beraberinde getirdikleri umutlar ve korkularla akın akın gelen arzulara teslim olduğumuz sürece kalıcı mutluluğa ya da huzura hiçbir zaman kavuşamayız."
"Bu dünyayı Tanrı yarattıysa, onun yerinde olmak istemem doğrusu. Çünkü, dünyanın sefaleti yüreğimi parçalar. Yaratıcı bir ruh düşünülürse, yarattığı şeyi göstererek ona şöyle bağırmak hakkımızdır: "bunca mutsuzluğu ve bu üzüntüyü ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğini ve kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?"
"Merhamet ahlakın temelidir."
"Değişim değişmeyen tek şeydir."
"Kalbin gerçek, derin barışı ve tüm ruhun huzuru sadece yalnızlıkta bulunur."
"Kendi tecrübenin avantajı büsbütün kesinliğe sahip olmandır."
"Zeki bir insan yalnızlıkta, düşünceleri ve hayal gücüyle mükemmel bir eğlenceye sahiptir."
"Evlenmek, haklarını ikiye bölmek ve görevlerini ikiye katlamak demektir."
"Her fikir kabul edilene kadar üç aşamadan geçer: Ilkinde gülünç duruma düşürülür. Ikincisinde ona karşı mücadele edilir. Üçüncüsünde tabii sayılır."
"Insanları tanıdığımdan beri hayvanları severim."
"Gerçek, onu arzu etmeyenin boğazına sarılan bir fahişe değildir. Hatta o kadar çekingen bir güzeldir ki, onun için herşeyini feda etmiş olan bile onun lütufundan emin olamaz."
"Doğuştan gelen tek bir yanılgı vardır. O da mutlu olmak için burada olduğumuzu sandığımızdır."
"Birisi hayatı boyunca büyük bir çocuk gibi kalmayıp ciddi, makul ve mantıklı bir adam olursa, dünyanın çok işe yarar ve adamakıllı bir vatandaşı olabilir ama dahi olamaz artık."
"Dinler ateşböcekleri gibidir: Parlayabilmek için karanlığa gereksinim duyarlar. Tüm dinlerin koşulu yaygın olan belirli bir derecede cehalettir. Ki sadece bu havada yaşayabilirler ancak."
"Dünya, 15 yaşından küçük çocuklara din dersi vermeyecek kadar dürüst olursa, belki o zaman ona umut besleyebiliriz."
"Tesadüf uzak bir yoldan gelen gerekli olandır."
"En değersiz gurur, milli gururdur. Bu, onunla gurur duyandaki bireysel özelliklerin yoksunluğunu ele verir. Çünkü insan neden milyonlarca insanlarla paylaştığı bir özelliğe tutunma gereği duyarbilirki başka türlü? Dikkate değer kişisel niteliklere sahip olan, sürekli göz önünde bulundurduğu ülkesinin hatalarını açıkça görebilecektir. Ama dünyada gurur duyabilecek hiç bir şeyi olmayan her zavallı aptal gurur duyabilmek için son çare olarak ait olduğu ülkesi ile gurur duyar."
"Yetenek başkalarının vuramadığı hedefi vuran nişancı gibidir; dahi ise başkalarının göremediği bir hedefi vuran bir nişancı."
"Mutlu bir hayat olanaksızdır; insanın başarabileceği en iyi şey kahramanca bir hayattır."
"Her şey dinin yanında: vahiy, kehanetler, devletin koruması, en yüksek değer ve tanınmışlık. Hepsinden öte, doktrinlerini çocukluğun körpe çağında zihne kazıma, dolayısıyla neredeyse doğuştan gelen fikirler gibi görülmelerini sağlama şeklindeki paha biçilmez ayrıcalık."
"En büyük bilgelik şu andan zevk almayı hayatın en büyük amacı kılmaktır, çünkü tek gerçek budur, başka her şey düşünce oyunudur. Ama bunun en büyük budalalığımız oldugunu da söyleyebiliz, çünkü yalnızca kısa bir süre için var olan ve bir rüya gibi kaybolan içinde bulunduğumuz bu an asla ciddi bir çabaya değmez."
"Insanın somut olarak yaşadığı hayatın yanı sıra her zaman soyut olarak ikinci bir hayat yaşaması dikkate değer ve önemlidir"
"Büyük acılar daha önemsizlerinin hissedilmesini engeller ve tersine, büyük acıların yokluğunda en küçük dertler ve sıkıntılar bile bize büyük acı verir."
"Olabildiğince az şey dilemek ve çok şey öğrenmek istiyorum."
"Mantıkla beslenmeyen şey mantıkla yönetilemez."
"Sırrım konusunda sessizliğimi korursam benim esirim olur; eğer ağzımdan kaçırırsam ben onun esiri olurum. Sessizlik ağacında huzur meyveleri yetişir."
"Zekam bana değil, dünyaya aittir."
"Ne sevgiye ne de nefrete yol açmamak dünya bilgeliğinin yarısıdır: Hiçbir şey söylememek ve hiçbir şeye inanmamak da öteki yarısı."
"Önemsememek önemsenmeyi getirir."
"Insanları keyifli bir ruh haline sokmanın başınıza gelen kötü bir şeyi anlatmaktan veya kişisel bir zayıflığınızı açıklamaktan daha başka yolları da vardır."
"Isteklerimizi sınırlamalıyız, arzularımızı dizginlemeli, öfkemizi bastırmalı, bireyin sahip olmaya değecek şeylerden yalnızca sınırlı bir paya erişebileceği gerçeğini akıldan çıkarmamalıyız."