Heykelci Sofroniskos ile ebe Fenarete nin oğlu olan Sokrates in kimliği de başlıbaşına bir felsefi sorundur.
Sokrates üzerine pek çok eski öykü anlatıldı (Platon, Ksenofon, Aristofanes, Aristoteles, Aristoksenos). Sokrates, edebi verimin yüksek olduğu bir dönemde hiçbir şey yazmadığı gibi, profesyonel "bilgi hocaları"nın ortaya çıktığı bir dönemde öğretmenliği resmi bir meslek olarak da seçmedi. Hayatı boyunca ancak üç kez Atina dan ayrıldığı söylenir. Bir kez askeri yükümlülük gereği, bir kez de Delfi ye gidip biliciye danışmak ve orada üzerinde "kendini tanı" sözünün yazılı olduğu Apollon tapınağını görmek için bu kentin dışına çıktı.
Sokrates genellikle ahlak felsefesinin, yani değer öğretisinin kurucusu olarak bilinirse de, ondan geriye kalan şey, bir öğretiden çok, kişilerin bilincine, özlerinin ne olduğunu göstermeye yönelik bir çabadır.
Sokrates önceleri doğa bilimleriyle, özellikle de canlı varlıkların çoğalması ve kaybolup gitmesi olgusuyla ilgilendi. Bu amaçla, matematiği ve doğa filozoflarının dünyayla ilgili öğretilerini incelemesi gerekti.
Yüzeysel bilgiyi aşma ve şeylerin gerçek bilgisine ulaşma isteğiyle, bireylerin davranışlarında ve yaşamlarında temel aldıkları inançları sorgulamaya yöneldi. Sokrates, inançlarını ayrım gözetmeksizin yadsımak için toplumun bütün kesimlerine seslendi; bu tutumu da şiddetli tepkilerle karşılaşması ve trajik bir biçimde ölmesi sonucunu doğurdu.
Sokrates, her türlü edinilmiş bilgiyi yadsıyan bir düşünceden yola çıkan yöntemiyle, yani diyalog sanatı ya da diyalektikle, insanlara, bilgiye sahip olduklarını sandıklarını, oysa sahip olmadıklarını kanıtlıyordu. Bir karara varmak gerektiğinde, çaresiz kalan muhatapları, kendisinden, sorunla ilgili düşüncelerini aktarmasını talep ettiklerinde, filozofça geri çekiliyor, bu da genellikle muhataplarının öfkelenmesine yol açıyordu. Aynı dönem Atina sının düşünürleri, Sokrates in halkı toplayıp, belirli zamanlarda ders vermesini çekemezler,akabinde Sokrates in bilinenlerin aslında yanlış olduğu söylemi üzerine Sokrates i mahkemeye verirler.O günlerde Sokrates in, halk tarafından çok sevilen bir filozof olması sebebiyle, Atina halkı mahkemeyi yakından takip eder. Mahkeme, idam cezasını onaylanmadan önce, hakim Sokrates e, mevzubahis söylemlerin kendisine ait olmadığını, bu söylemleri inkar ettiğini söylemesi durumunda, idam kararını bozacağını söyler.Sokrates bu teklifi reddeder ve "Ben söylemedim dersem, düşüncelerimin insanlar için hiçbir önemi kalmaz. Beni idam edin, çünkü idam ederseniz, düşüncelerim sizin sayenizde bütün dünya insanlarına ulaşacak ve bundan binlerce sene sonra bile Sokrates adı biliniyor olacak" der. Hakim idamın iptali şartını yineler ve Sokrates "Evet ben bunları söyledim. Sözümün ve düşüncelerimin, hayatım pahasına arkasındayım" der ve af teklifini reddeder.
Sokrates in dünyadaki son günü Platon tarafından Fedon da anlatılır. Bir gün ki Sokrates Tebes li dostları Kebes ve Simnias ile ruhun ölümsüzlüğü üzerine konuşarak geçirdi. Baldıranı içtikten ve ölmek üzere yattıktan sonra son sözleri şunlardı: "Krito, Aeskulapius a bir horoz borçluyuz; bu yüzden onu öde, sakın unutma." Zehir yüreğine ulaştığında sarsıldı ve öldü, " ve Krito bunu görerek ağzını ve gözlerini kapadı. Bu, Ekhekrates, dostumuzun sonuydu, öyle bir insan ki tüm çağının bizim bildiğimiz en iyisi, ve dahası, en bilgesi ve en gerçeğiydi."
"Bir şeyi gerçekten bilmek onu anlamakla olur."
"Tek gerçek bilgelik, hiçbir şey bilmediğinizi bilmektir."
"Her durumda evlenin. İyi bir eş sizi mutlu, kötü bir eş ise filozof yapacaktır."
"Kimseye bir şey öğretemem. Onların sadece düşünmesini sağlayabilirim"
"Şaşırmak ve Merak bilgeliğin başlangıcıdır."
"Kibar olun, tanıştığınız herkes zor bir savaştır."
"At terbiyecileri en huysuz atlarla çalışırlar. (Çok huysuz bir kadınla neden evli olduğu sorulduğunda)"