Winston Churchill, 2. Dünya Savaşı sırasında İngiltere'yi yöneten, Nazilerin yenilmesinde büyük rol oynayan, kahraman, karizmatik, zeki ve büyük bir devlet adamı olarak bilinir. Ama hakkında çok az bilinen şey ise işlediği suçlardır. Bunlardan birisi de 1943'te, İngiliz İmparatorluğu'nun kontrolündeki bölgelerde yaşayan 3 milyon Hintlinin Bengal'de kıtlıktan ölmesidir.
2010 yılında, Bengalli yazar Madhusree Mukherjee, “Churchill's Secret War” adlı kitabında kıtlık hakkında yazdı. Churchill, Bengal'de toplanan buğdayın açlıktan ölen Hintlilere verilebilecekken erzak tedariğinde sorunu olmayan Akdeniz ve Balkanlardaki İngiliz birliklerine gönderilmesi emrini verdi. Daha da kötüsü, kıtlık için Kanada ve ABD’den gelen yiyecek tekliflerini de reddetti.
Bengal kıtlığı İngiliz sömürgeci standartları için yeni bir durum değildi. Benzerleri daha önce Hindistan'da ve İrlanda'da yaşanmıştı. Tarihçilere göre (Christopher Bayly ve Tim Harper) Churchill'ın Hindistan'a karşı özel bir düşmanlığı vardı: Hintlilerin Almanlardan sonra dünyanın en kötü ikinci halkı olduğuna inanıyordu. "Almanlar'ı bomabalayabilirsiniz, Hintliler ise aptallık ve huysuzluklarından ötürü açlıktan ölebilirlerdi." Churchill’in Bengal'deki kıtlık ölümlerinin artmasıyla ilgili bir telgraf aldığındaki tepkisi, milliyetçi lider Mahatma Gandhi'nin "kurbanlardan biri olmadığı için üzüntü duyduğunu" ifade etmesi olmuştur. Hintlilere karşı tutumu -Hindistan Dışişleri Bakanı Leopold Amery'e- verdiği demeçte açıkça ortaya çıktı: "Hintlilerden nefret ediyorum. Onlar canavarca dine sahip birer hayvandır."
Ingiltere Almanya'ya 1939 da Polanyanın Nazi işgali nedeniyle savaş açmıştı. Ama 1943 de aynı müttefik olduğu Polonya'yı bu kez Ruslara çıkarları uğruna teslim etti. Churchill, Polonya'ya ihanetini sürgündeki Polonya hükümetinden sakladı. Çünkü, Almanlara karşı çeşitli müttefik ordularda savaşan yüzbinlerce Polonyalı'nın desteğini kaybetmek istemedi. Bu anlaşma, Stalinin 1944’te Moskova’ya uçan Polonya başbakanına, "Polonya’nın SSCB’nin bir parçası olacağı ve tartışacak bir şey olmadığı" nı söylemesine kadar açıklanmadı.
1919 yazında, Hava ve Savaş Devlet Sekreteri olarak görev yapan Churchill, kuzey Rusya'ya bir kimyasal saldırı planladı ve yürüttü. Bu kimyasal saldırıdan önce de, Churchill, Irak ve Hindistan'da isyan edenlere karşı kimyasal silahların kullanılmasının güçlü bir destekleyicisiydi. Gizli bir yazışmada “İlkel kabilelere karşı zehirli gaz kullanılmasını destekliyorum” dedi. Hindistan Bürosu'ndaki meslektaşlarının hintlilere karşı gaz kullanımına itirazlarını saçma buluyordu.
27 Ağustos 1919 da -Fenilaminekloroarsin adı verilen- oldukça toksik bir gaz içeren patlayacıları Rusya nın Archangel kentine yapılan hava saldırısında kullandırdı. Bolşevik askerler ve siviller panik içinde kaçarken yeşil kimyasal gazın etkisiyle kan kusarak öldüler. Saldırılar eylül boyunca -Chunova, Vikhtova, Pocha, Chorga, Tavoigor, Zapolki vs- birçok Rus köyünde aynı şekilde askerleri ve sivilleri hedef alarak sürdü.
Churchill, tarihin kendisini nazikçe yargılayacağını söyledi; çünkü tarihini kendisi yazmayı amaçlıyordu. Savaşta yazılan kendisini barışçıl, başarılı ve kahraman gösteren kitaplar, şaşırtıcı bir şekilde Nobel Edebiyat Ödülü'nü almasını sağladı. 1953 yılında kazandığı bu ödül, onunla aynı dönemde yaşayan başka büyük yazarlara verilmeyip de Churchill’e verilince, Nobel ödüllerinin hakkaniyeti konusunda tartışma başlamıştır. Kendisi bile ödülle ilgili olarak akademiye yazdığı mektupta, “Umarım doğru olanı yapmışsınızdır. Sizin de, benim de önemli bir risk aldığımızı ve bu ödülü hak etmediğimi düşünüyorum” demiştir.